Köle dostlarım selamlar,
Nasıldı haftanız? Şirketinizin kar etmesi için bu hafta yeterince süründünüz mü? Yıllık hedeflere biraz daha yaklaşıldı mı? Müdürden 1-2 aferin de alındıysa, hafta sonu birkaç saatliğine insanca yaşamaya hak kazanmışsınız demektir.
Şimdi şikayet etmeye de çok hakkımız yok, işin en başında “esnek”
çalışma saatlerini şirket sundu, biz de kabul ettik.
Örneğin, bana iş girerken 2 çalışma paketi sundular.
İlk paket; insan gibi işe gidip gelinen, mesai ücretlerinin
ödendiği, akşam 6’dan sonra telefona, maile bakmadığım, tatil günlerinde çalışmadığım
bir paketti. Prezantabl ve köle kişiliğime yakıştırmadığım için ben 2. paketi
kabul ettim. 2. paket malumunuz.
Neyse, aslında ilerleyen günlerde yazmayı düşündüğüm ama bu
hafta başımdan geçtiği için öne aldığım bir mevzu var. Şimdi bu lafı duymayan mor yakalı köle
yoktur. Duymadıysa ya tam köle değildir ya da tam mor yakalı.
Patron şirketi, kurumsal şirket, anonim, limited, şahıs
artık ne kadar şirket varsa orada çalışan beyinlere mıh gibi kazınmış bir cümleden
bahsedeceğim; BİZ BİR AİLEYİZ!
Duyduğunuz an da kaçabiliyorsanız, arkanızdan azrail kovalıyormuş gibi kaçın. Konuşmanın iyi bir yere gitmeyeceği konusunda kellemi ortaya koyarım. Kaçamıyorsanız takdir ilahi diyerek yaradana sığınmaktan başka çareniz yok. En azından bir sandalye, tabure falan bulup besmeleyle oturun.
Bu sözü iş hayatımda defalarca duydum tabi ama bu hafta tam
da konunun üzerine geldiği için boş geçmek istemedim. Ailem bile bana bunu bu
kadar hatırlatmamıştır.
Kan emici patron/müdür tayfasının, çalışanların anasını ağlattıktan hemen sonra veya ağlatmadan hemen önce, bizlere yani kölelere söylediği müthiş motive edici sözdür.
Benim iyilik kat sayım yaradan tarafından ara ara
yükseltilir. İşte böyle polyanna bir anımda departmandaki
sıradan bir iş arkadaşıma yardımcı olmak için, projesiyle ile ilgili
sağa sola 1-2 mail attım.
Kendisi çok kısa bir zaman içinde yaptığım yardımı burnumdan
getirse de proje zamanı yaklaştıkça, neyse ya 10-15 güne bitiyor zaten, diyerek
kendimi belasını sikmemeye ikna ettim.
Tam şu an bir şey söylemem lazım. İş hayatında “yardım”
kelimesinin ne anlama geldiği tüm kurum ve kuruluşlarda okutulup, anlatılmalı.
Eğer şirket illa bir şeyin eğitimini vermek istiyorsa bunun versin. Yardım
edilmesi demek; elinde sıkışık bir takvimi olan kişinin, rahatlamasını ve nefes
almasını sağlamak için tamamen gönüllü insanlar tarafından kendisine destek verilmesi
demektir.
Ver kardeşim işini ben yapayım ya sen git, göt gezdir, demek
değildir. Bu olguyu, bu hissiyata getiren aptallar yüzünden, iş yerlerinde
artık kimse kimseye yardım etmeyecek duruma geldi.
İlerleyen günlerde, sadece yardım amaçlı içine girdiğim
projenin, benim üzerime kalmasından şikayet ettiğim için, şahsıma, müdür bey
tarafından sitem edilirken söylenilen ve yankılanarak kulağıma gelen o mükemmel
edebi eseri aktarıyorum; biz bir aileyiz kölecim, tabi ki arkadaşına
yardım edeceksin, ne var bunda? Biraz rahatsızlanmış yani, dönene kadar sen
lead edersin.
Rahatsızlanmış mı?
Sorumlusu olduğunu projenin başlamasına 1 hafta kala 2 gün üst üste rakıya giden,
3.gün sabahı ise gözlerini sızdığı sokakta açan birinden bahsediyoruz dayıcım
ne anlatıyorsun? Sonra da hastalanmış. İnsan olan hastalanır zaten.
Diyemedim tabi.
Bunu diyemedim ama şirkete sorumluluk sahibi, iş ahlakını,
etiğini bilen insanları alın madem de diyemedim. Bütün diyemediklerim içimde
teker teker patladı.
“Tamam” dedim.
Aslında kelime “senin ben geçmişini sikeyim” de diyebilirdim,
ne yazık ki her mor yakalı gibi 1 saniye içinde bütün borçlarım gözümün önüne
geldi.
Liyakatsiz yöneticiler işte böyledir. İşlerin bir şekilde
yürümesini başarı sayarlar. Çalışan memnun mu, değil mi, hak yeniyor mu
umurlarında olmaz. Bir üst yöneticisine şikayet gitmesin yeterlidir. Astlar toz
duman olmuş kime ne? Aslında liyakatsiz yöneticiler demeyelim, liyakatsiz
insanlar böyledir.
Banane yahu, ne alaka? Askerde yazım güzel diye revire
vermişlerdi, ne alaka demiştim, komutan; nasıl ne alaka deyince, kazanamayacağım
bir dialog olduğu için susmuştum.
Ee burası askeriye de değil. Yani senin arkadaşın evleniyor
diye neden ben koca projeyi ortasından üzerime alayım? Ne alaka?
Üzerine eleman aldı mı 3 gün de rapor? Şaka gibi ya! Adam
bir de tanıdık doktorundan rapor alıyor.
El insaf, ben 1 gün geç kalınca laf edilmesin diye akşamına mesaiye
kalıyorum. Aynı kafada olanlar varsa diye söylüyorum; bu yol, yol değil.
Dönebilen varsa dönsün hemen.
Şimdi gelelim bütün bu içimde yaşadığım kaosu bir çırpıda
öğüten lafa.
“Biz bir aileyiz” yalanların oscarını alır. Hem de diğer
klasik yalanlar gururla ayakta alkışlarlar.
Klasik milli yalanlarımızı bilirsiniz, yani bilirsiniz
diyorum ama sorarsan kimsecikler yalan konuşmaz, sadece bilinir bunlar. Ülkenin
milli değeri olmuş bir olgudan bahsediyorum halbuki.
3-5 dk. geliyorum 😊 ( artık nereye koyarsanız ), başım
ağrıyor/reglim, ben o maili atmıştım, spama düşmüş, yeni kirayı ödedim..vb. Holding
sahibi arkadaşımızın günlük öğle yemeği kadar tutarı borç istediğimizde,
üzerimde para yok dediğini biliyorum ben.
Ama bu yalanın yanına dahi yaklaşamazlar. Bu cümle buz
dağının sadece görülen tarafıdır.
Şimdi bir de köle olarak bizleri kırbaçlarken senede birkaç
kez noel babaya dönen yeni nesil patron veya gmler vardır. Senede bir kez 1-2
günlük yurt dışına götürür veya rakıya gidilir falan. İlk işe girince tatlı
gelir tabi. Ama bu yapılan da biz bir aileyiz kavramının öz mü öz kardeşi,
eyleme dökülmüş halidir ve vicdanlı çalışanlar (yani profesyonel olmayan benim
gibi aptallar) için çok tehlikelidir. İşten ayrılmayı kafaya koyarsın ama hep o
yurt dışı seyahatleri, rakılı sohbetler gelir aklına.
Asla ama asla masum değildir. Sözde motivasyon, özde ise
maaş zammında, izinlerde aman sıkıntı çıkarmasındır.
Bugün, bu ülkede patron çalışanını reelde sikmiyorsa huzuru
için para harcamaz!
Patron, benim yurt dışına gidecek halim mi var? Oraya
harcadığın parayı bana ver. İnsanlar maaşımı sorunca sodexoyu, yol parasını
ekleyip söylüyoruz, hala biz bir aileyiz falan filan. Ben her gün yüzünü
gördüğüm insanlarla bir de neden tatile gideyim? Kaldı ki götürdüğün yerde de
çalıştırıyorsun.
Departmanda çoğunu görmekten imtina ettiğim sayın iş
arkadaşlarımı; evdeki karımla, çocuğumla, anam veya babamla neden bir tutayım?
Var mı böyle bir şey?
Son olarak sayın yetkililer, size duyduğunuzda çok
şaşıracağınız bir şey söyleyeyim; bizim, sizler tarafından sağlanan aileye,
eşe, dosta inanın ihtiyacımız yok. İlla ki bir yararımız olsun diyorsanız para ve
huzur verebilirsiniz!