27 Ağustos 2021 Cuma

BİZ BİR AİLEYİZ!

Köle dostlarım selamlar, 

Nasıldı haftanız? Şirketinizin kar etmesi için bu hafta yeterince süründünüz mü? Yıllık hedeflere biraz daha yaklaşıldı mı? Müdürden 1-2 aferin de alındıysa, hafta sonu birkaç saatliğine insanca yaşamaya hak kazanmışsınız demektir.

Şimdi şikayet etmeye de çok hakkımız yok, işin en başında “esnek” çalışma saatlerini şirket sundu, biz de kabul ettik.

Örneğin,  bana iş girerken 2 çalışma paketi sundular.

İlk paket; insan gibi işe gidip gelinen, mesai ücretlerinin ödendiği, akşam 6’dan sonra telefona, maile bakmadığım, tatil günlerinde çalışmadığım bir paketti. Prezantabl ve köle kişiliğime yakıştırmadığım için ben 2. paketi kabul ettim. 2. paket malumunuz.

Neyse, aslında ilerleyen günlerde yazmayı düşündüğüm ama bu hafta başımdan geçtiği için öne aldığım bir mevzu var. Şimdi bu lafı duymayan mor yakalı köle yoktur. Duymadıysa ya tam köle değildir ya da tam mor yakalı.

Patron şirketi, kurumsal şirket, anonim, limited, şahıs artık ne kadar şirket varsa orada çalışan beyinlere mıh gibi kazınmış bir cümleden bahsedeceğim; BİZ BİR AİLEYİZ!

Duyduğunuz an da kaçabiliyorsanız, arkanızdan azrail kovalıyormuş gibi kaçın. Konuşmanın iyi bir yere gitmeyeceği konusunda kellemi ortaya koyarım. Kaçamıyorsanız takdir ilahi diyerek yaradana sığınmaktan başka çareniz yok. En azından bir sandalye, tabure falan bulup besmeleyle oturun.

Bu sözü iş hayatımda defalarca duydum tabi ama bu hafta tam da konunun üzerine geldiği için boş geçmek istemedim. Ailem bile bana bunu bu kadar hatırlatmamıştır.

Kan emici patron/müdür tayfasının, çalışanların anasını ağlattıktan hemen sonra veya ağlatmadan hemen önce, bizlere yani kölelere söylediği müthiş motive edici sözdür.

Benim iyilik kat sayım yaradan tarafından ara ara yükseltilir.  İşte böyle polyanna bir anımda departmandaki sıradan bir iş arkadaşıma yardımcı olmak için, projesiyle ile ilgili sağa sola 1-2 mail attım.

Kendisi çok kısa bir zaman içinde yaptığım yardımı burnumdan getirse de proje zamanı yaklaştıkça, neyse ya 10-15 güne bitiyor zaten, diyerek kendimi belasını sikmemeye ikna ettim.

Tam şu an bir şey söylemem lazım. İş hayatında “yardım” kelimesinin ne anlama geldiği tüm kurum ve kuruluşlarda okutulup, anlatılmalı. Eğer şirket illa bir şeyin eğitimini vermek istiyorsa bunun versin. Yardım edilmesi demek; elinde sıkışık bir takvimi olan kişinin, rahatlamasını ve nefes almasını sağlamak için tamamen gönüllü insanlar tarafından kendisine destek verilmesi demektir.

Ver kardeşim işini ben yapayım ya sen git, göt gezdir, demek değildir. Bu olguyu, bu hissiyata getiren aptallar yüzünden, iş yerlerinde artık kimse kimseye yardım etmeyecek duruma geldi.

İlerleyen günlerde, sadece yardım amaçlı içine girdiğim projenin, benim üzerime kalmasından şikayet ettiğim için, şahsıma, müdür bey tarafından sitem edilirken söylenilen ve yankılanarak kulağıma gelen o mükemmel edebi eseri aktarıyorum; biz bir aileyiz kölecim, tabi ki arkadaşına yardım edeceksin, ne var bunda? Biraz rahatsızlanmış yani, dönene kadar sen lead edersin.

Rahatsızlanmış mı?

Sorumlusu olduğunu projenin başlamasına 1 hafta kala 2 gün üst üste rakıya giden, 3.gün sabahı ise gözlerini sızdığı sokakta açan birinden bahsediyoruz dayıcım ne anlatıyorsun? Sonra da hastalanmış. İnsan olan hastalanır zaten.

Diyemedim tabi.

Bunu diyemedim ama şirkete sorumluluk sahibi, iş ahlakını, etiğini bilen insanları alın madem de diyemedim. Bütün diyemediklerim içimde teker teker patladı.

“Tamam” dedim.

Aslında kelime “senin ben geçmişini sikeyim” de diyebilirdim, ne yazık ki her mor yakalı gibi 1 saniye içinde bütün borçlarım gözümün önüne geldi.

Liyakatsiz yöneticiler işte böyledir. İşlerin bir şekilde yürümesini başarı sayarlar. Çalışan memnun mu, değil mi, hak yeniyor mu umurlarında olmaz. Bir üst yöneticisine şikayet gitmesin yeterlidir. Astlar toz duman olmuş kime ne? Aslında liyakatsiz yöneticiler demeyelim, liyakatsiz insanlar böyledir.

Banane yahu, ne alaka? Askerde yazım güzel diye revire vermişlerdi, ne alaka demiştim, komutan; nasıl ne alaka deyince, kazanamayacağım bir dialog olduğu için susmuştum.

Ee burası askeriye de değil. Yani senin arkadaşın evleniyor diye neden ben koca projeyi ortasından üzerime alayım?  Ne alaka?

Üzerine eleman aldı mı 3 gün de rapor? Şaka gibi ya! Adam bir de tanıdık doktorundan rapor alıyor.

El insaf, ben 1 gün geç kalınca laf edilmesin diye akşamına mesaiye kalıyorum. Aynı kafada olanlar varsa diye söylüyorum; bu yol, yol değil. Dönebilen varsa dönsün hemen.

Şimdi gelelim bütün bu içimde yaşadığım kaosu bir çırpıda öğüten lafa.

“Biz bir aileyiz” yalanların oscarını alır. Hem de diğer klasik yalanlar gururla ayakta alkışlarlar.

Klasik milli yalanlarımızı bilirsiniz, yani bilirsiniz diyorum ama sorarsan kimsecikler yalan konuşmaz, sadece bilinir bunlar. Ülkenin milli değeri olmuş bir olgudan bahsediyorum halbuki.  

3-5 dk. geliyorum 😊 ( artık nereye koyarsanız ), başım ağrıyor/reglim, ben o maili atmıştım, spama düşmüş, yeni kirayı ödedim..vb. Holding sahibi arkadaşımızın günlük öğle yemeği kadar tutarı borç istediğimizde, üzerimde para yok dediğini biliyorum ben.

Ama bu yalanın yanına dahi yaklaşamazlar. Bu cümle buz dağının sadece görülen tarafıdır.  

Şimdi bir de köle olarak bizleri kırbaçlarken senede birkaç kez noel babaya dönen yeni nesil patron veya gmler vardır. Senede bir kez 1-2 günlük yurt dışına götürür veya rakıya gidilir falan. İlk işe girince tatlı gelir tabi. Ama bu yapılan da biz bir aileyiz kavramının öz mü öz kardeşi, eyleme dökülmüş halidir ve vicdanlı çalışanlar (yani profesyonel olmayan benim gibi aptallar) için çok tehlikelidir. İşten ayrılmayı kafaya koyarsın ama hep o yurt dışı seyahatleri, rakılı sohbetler gelir aklına.

Asla ama asla masum değildir. Sözde motivasyon, özde ise maaş zammında, izinlerde aman sıkıntı çıkarmasındır.

Bugün, bu ülkede patron çalışanını reelde sikmiyorsa huzuru için para harcamaz!

Patron, benim yurt dışına gidecek halim mi var? Oraya harcadığın parayı bana ver. İnsanlar maaşımı sorunca sodexoyu, yol parasını ekleyip söylüyoruz, hala biz bir aileyiz falan filan. Ben her gün yüzünü gördüğüm insanlarla bir de neden tatile gideyim? Kaldı ki götürdüğün yerde de çalıştırıyorsun.

Departmanda çoğunu görmekten imtina ettiğim sayın iş arkadaşlarımı; evdeki karımla, çocuğumla, anam veya babamla neden bir tutayım? Var mı böyle bir şey?

Son olarak sayın yetkililer, size duyduğunuzda çok şaşıracağınız bir şey söyleyeyim; bizim, sizler tarafından sağlanan aileye, eşe, dosta inanın ihtiyacımız yok. İlla ki bir yararımız olsun diyorsanız para ve huzur verebilirsiniz!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

23 Ağustos 2021 Pazartesi

EĞİTİM ŞART AMA BU DEĞİL!

 

Herkese merhaba,

Bütün emekçilere ve hayatını çalışmaya adamış ancak hayatını yaşayamamış ve bundan sonra da dünya tersine dönmezse yaşayamayacak olan modern kölelere selam ederim. İçimde bu kadar çalışıp, istediğim hayatı yaşayamamış olmanın verdiği hınç ve istifa edememenin vermiş olduğu buruklukla klavyenin başına oturdum ve içimi dökmeye karar verdim.

İstifa edip, kendi işini kurmayanın-kuramayanın; cesaretsiz, korkak olarak yargılandığı ve giderek insanın kendisinin de bu sıfatı kabullendiği bir dönemde, içimdekileri ya iş yerindekilere haykırarak işsiz kalacaktım ya da bir yerlere dökülecektim.

İş hayatımda yaşadığım bazı trajikomik anıları, tanıştığım insan tiplerini ve beyaz yakanın yaşadığı şatafatlı yaşantıyı (!) anonim olarak burada paylaşarak rahatlamayı umuyorum.  Yazılarda beyaz yakaya, mor yaka veya köle diye hitap edebilirim, şaşırmayın. :)

34 yaşındayım ve 18 yaşından beri özel sektördeyim. Kurumsal bir firmada beyaz yakayım. Y kuşağının yaşadığı tüm zorlukları iliklerime kadar yaşamış, yaşayan bir vatandaşım. Emekli olmadan ölürüm diye düşünüyorum.

Bu blogda akıl verme, şunu yaparsan daha iyi olur, buraya başvurursan ilerlersin gibi hiçbir olumlu konuya yer vermeyeceğimi düşünüyorum ki zaten yaklaşık 16 yıla yaklaştığım iş hayatımda mutlu olduğum an sayısı maaş günleri ile sabittir.

Ülkede az da olsa aklı başında kalan kesimin etini kemikten sıyırmaya yemin etmiş işverenlerini, para ödediği için yedi sülalemizi satın aldığını düşünen müşterileri, gece/gündüz demeden müsait olduğumuzu sanan müdür/genel müdürleri ve iş hayatında ne kadar karşılaştığım insan türü varsa kendimce yazacağım, tanımlayacağım.

Ne kadar dikkat edecek olsam da imla hatası yapabilirim, şimdiden kusuruma bakmayın.

Çok ama çok eminim ki, herhangi bir yerde yazdığım bir duruma veya anıya denk gelirseniz, işte bizim orospu çocuğu müdür de bana böyle yapmıştı ya da bu durumun aynısı başıma gelmişti diyeceksiniz.

Gelelim mevzuya; bu yazıda sektörde bana en aptalca gelen olayı döküleceğim, başarıya giden yol eğitimleri.

Kurumsal firma İK'larında bu şekilde departmanlar vardır, herkes bilir. :) EĞİTİM DEPARTMANI!!!

Bu ülkede en gerekli şey eğitim ama belki de binlerce uygulanan eğitim arasında, fakir mor yakaya verilen en gereksiz eğitim de bu zenginlerin veya aşırı tecrübelilerin parayla verdiği saçma sapan eğitimlerdir.

Eminim ki artık başarı hikayelerini okumaktan, dinlemekten gına geldi. 

Anladık! 

Hepiniz harekete geçtiniz, cesaretliydiniz falan filan... Aptala anlatır gibi bir de 89 yıl öncesinde kalmış tecrübelerinizi,  insanlara zenginliğe gidiş yolunuzu anlatmanıza gerek yok. 

Hadi siz anlatıp para kazanıyorsunuz, sonuçta zorla anlatan yok. Peki firmalara n'oluyor? Bu insanları alıp karşımıza geçirterek başarı hikayerlerini eğitim diye veriyorlar.

Yüzlerce mail, onlarca iş arasından İK'dan bir mail gelir, eğitim zamanı! Takvime işlenir ki ona rağmen unutulur %100. 

Eğitimin başında eğitmen önce danışmanlık şirketinin reklamını yapar, bir kitabının reklamını sonra da çalışılan kurumsal şirketleri anlatır. İşte X firmasında satış 10'du, biz bi gittik, 500 oldu. :)

Biz de hemen; oohhhh burama da eğitim, şurama da eğitim.

Sayın eğitmen tabii; çalışmış, çabalamış, inanılmaz bir tecrübeyle sektörde artık öyle bir noktaya gelmiş ki, sikerim işi gücü biraz da konuşarak para kazanayım demiş ve  danışman olmuş. Buraya kadar tamam. Ama dayıcım sen artık 60-65 yaşındasın ve  artık her sektör ışık hızıyla ilerliyor. Eskisi gibi 20-25 yılda bir kuşak atlamıyor. 

Sayısız kez bu şekilde eğitim aldım. Bir boka yaradığı yok. İmkansız bu ülkede. İddia ediyorum ki imkansız. Niye mi aldım ? Şirkette zorunlu. Niye mi yaramaz, anlatayım.

Yaramaz çünkü müşteri eğitimsiz. Bunu neden kimse anlamıyor? Kurumsal firmalarda çalışan herkese elit gözüyle bakılıyor. Bu firmalarda/şirketlerde daha tuvalet eğitimini almamış binlerce insan var.

Hitap etmeyi, yemek yemeği, mail yazmayı, saygıyı..vb. bilmeyen binlercesi... 

Herhangi bir şirkette 50 kişiye bu eğitimi verdiniz diye o şirkette hiçbir şey iyiye gitmez. 

Eğitim bütün ana damarlarıyla ve bileşenleriyle birlikte alınırsa bir işe yarar. Beni eğittin diyelim, Müşteri ? Tedarikçiler ? Napıcam amk, ben de onları mı eğiteyim ?

Bugün hizmet sektöründe müşteri olan herkes ama herkes, her şeyi, ışık hızıyla, kaliteli ve ucuz istiyor.

Sen; sabahın 5'inde, 6'sında veya gece 11-12'de şirret bir müşterinin telefonunu açalı belki 10, belki 20 sene oldu. Şimdi kalkmış diyorsun ki, sabah seni aradılar mı, gülümseyerek aç bilmem ne! İflahı sikilmiş bir y kuşağına bunu nasıl tavsiye diye verirsin ?

Suratında meymenet olmayan, bir iş için kök söktüren, geceleri uykuyu haram eden müşteriyle toplantıda karşılaşınca " bugün ne kadar güzelsiniz/yakışıklısınız! " diyecekmişim. Ya hadi bi siktir git! 

Şu anda hizmet sektörü çalışanlarının çoğu ancak ve ancak kovulmaycak kadar müşteriye ihtimam gösteriyor ve haklılar.

Diğer bi konu da, bizi bir odaya koyup motivasyon adı altında gruplara ayırarak oyunlar, yarışmalar yaptırırlar. İŞKENCE! Bir sonraki eğitime kadar yüzünü görmeyeceğim kişiyle neden kaynaşayım ? Amaç nedir ?  

Derler ki eğitimin başında, " arkadaşlar telefonlarımızı kapatıyoruz". Hani eğitime kendimizi verelim diye. Ne kadar ilginçtir ki bana bu eğitimi zorunlu kılan canım şirketimin departman müdürü arar. Varsa götü yiyen açmasın bakalım. Sayın hocam müdürleri de eğittiniz değil mi ? E açmıyım ben o zaman. :) Ne kadar ironik dimi ?

Kitap yazmış bir iki böyle sektör dinazoru gelir, eğitimin önünde bir-iki test, sonunda bir-iki test, sonra bir sertifika, al sana eğitildin! 

1 günün gitti arkadaşım geçiş olsun. Eğitimde olduğun günün işleri de ertesi güne kaldı. Ama üzülme sertifikan var.







 


İŞE GİRİŞ BİLDİRGESİ

Köle kardeşlerim, dostlarım, ailem nasıl geçti haftanız? Konumuz; benim ve yakın köle arkadaşlarımın yaşadığı işe giriş mülakatlarımız ve iş...