Köle kardeşlerim, dostlarım, ailem nasıl geçti haftanız?
Konumuz; benim ve yakın köle arkadaşlarımın yaşadığı işe giriş mülakatlarımız ve iş arama dönemimiz.
Aile şirketinde çalışmayan herkesin hayatının bir döneminde yaşadığı, kiminin hafif sıyrıklarla, kimininse iflahı sikilerek atlattığı can sıkıcı dönemdir iş arama dönemi.
İnsanı hayattan soğutan, yataktan çıkarmayan, sinir, stresin tavan yaptığı, bir kaç akrabayı öldürmemek için zanaxa başvurulan bir dönem. Ülkede umut yok, iş yok, okul bitmiş, erkekler için askerlik var, anlayacağınız tam bir cehennemdir.
Kızlar için zengin kocanın da bir seçenek olduğu tam olarak bu dönemlerde anlaşılır.
Aile evini hiç açmıyorum, onu komple bir gün yazacağım.
Şimdi bu yazıyı, bu döneminde okuyan varsa onlara şunu söylemek isterim; sakın vazgeçmeyin hahhahahhah.
Neyse, benim bu dönemim mezun olduğum zamana değil de, askerlik sonrasına denk geldi. Yaklaşık 1 senelik bir iş arayış dönemim oldu.
Dönemim oldu diyorum ama bana sorarsanız hayatım, yaprak dökümü dizisinden daha çok dram götürüyordu.
İş arama sitelerinin bağımlısı olmuştum.
Yaşamın anlamının sorgulandığı bu dönemde, insanı intihara kadar sürüklemekte kararlı olan akraba sendromu yaşıyordum. Teyzemi ve bölümünü 1.likle bitiren amcık ağızlı kuzenimi nasıl sakat bırakmadım, şaşırıyorum.
Bu dönemde her gün yeni kararlar alınır. Sabah erken kalkayım, spora gideyim, dışarı çıkayım gibi gibi bir şekilde beyin motive edilmeye çalıştım. Hani sadece ben işsiz değilim, biz aslında milyonlarız falan gibi. Benim de aldığım kararların ucu bucağı yoktu.
Özellikle yastığa başımı koyduğumda kurduğum hayaller! Aklıma genius bir fikir geldiğini düşünüp, şirket ceo’larına sosyal medya hesapları üzerinden mesaj atıyordum.
Bak bak, yani onlar benim bu mesajımı görecek ve diyecek ki” vayyy! Köle arkadaş gel hemen şirketin ortağı ol”. Umut işte.
Tabi her gün sabahlara kadar oturmaktan gün döndüğü için, bugün uyumayayım da akşam erken yatarım diye telkin eder insan kendini. Ama ne yazık ki öğlen 1’de sızar, gece 11’de fişek gibi kalkar Anadolu çocuğu.
Evdekilere de işsizim ama bu durumdan mutsuzum havası verilir. Oyunlar, oyunlar.
Dine yakınlaşılan bir dönemdir de aslında. Para yok, dolayısıyla alkol, gece hayatı, uyuşturucu falan da yok tabi. İş aramaya başlayalı 2 ay olmuştur, 2 sene gibi gelir. Bir de unutmadan, her yiğit Türk gencinin kyk borcu da kader gibi alnına yazılmıştır.
15 bin lira olan kyk borcunu ödeyeceğim diye zamanla bankalara 90 bin lira borçlanan ev arkadaşım vardı. Şimdi o da kurumsalda.
Ama öyle ama böyle 100-150 iş başvurusundan sonra başvurmadığım zincir bir marketten kasiyerlik için dönüş yaptılar. 😊😊😊
Mesela ilginçtir, benim ev arkadaşım başvurmadığı full-time işe kabul olmuştu. Hala gizemini korur.
Şimdi diyorlar ya gençler iş beğenmiyor diye, onlara kızmayın. Onlar insan kılığında yaşayan amipler. Ölecekler ve azalarak bitecekler. Bizim kuşağın şanssızlığı işte, bunların yoğun dönemine denk geldik.
Neyse konumuza dönelim, kasiyerliği reddettikten sonra kendimize göre kör-topal bir iş buluruz. Tüm pozitif enerjimizle iş görüşmesine gideriz ama hayal kırıklığı! Bu his artık defaulta yerleşmiştir. Defalarca yaşadığım şeyleri yazıyorum şimdi size.
Asgari ücret verip, ODTÜ/İTÜ mezunu arayan mı dersiniz, yol parası verdiği için kendi şirketini dünyanın en iyi şirketi sanan mı, 5,10 yıllık tecrübe isteyen mi, ESNEK mesai saatleri olan mı ( günde 32 saate falan denk geliyordu) artık meşrebine göre siz hesap edin. Hele tavırlardan hiç bahsetmiyorum. Kadınlara zaten allah sabır versin bu görüşmelerde.
Hayırdır kardeş? Şirketi üzerime mi yapacaksınız dememe ramak kalmıştı 1-2 görüşmede. Patron firmalarının çoğu zaten asgari ücreti bankaya yatırıp, kalan 3-5 kuruşu da elden veriyor.
Ee tamam direkt ceo olarak başlıyım ben derseniz de durum şöyle, ceo işin şakası tabi ama hadi diyelim ki kurumsal bir firma istiyorsunuz. Şirketler bolluktan işe alacakları elemanları nasıl eleyeceklerini şaşırmışlar.
Kimisi 7-8 mülakat yapıyor, kimi bütün görüşmeler yabancı dilde.
Seyahat engelin olmayacak, telefon her an açılacak, şirkete bağlılığın üst düzeyde olacak, olacak da olacak…
Arkadaşıma, Türkiye’de tek el olan bir şirketin 4. mülakat görüşmesinde, görüşmede kullanacağı materyal olarak kalem ve uyurken gözümüze taktığımız göz bandı vermişlerdi. Taşak geçtiğini düşünüp fotoğraf atmasını söylemiştim.
Diğer şirketlerin bir farkı mı var sanki? Native yabancı dil isteyen, yurt dışı eğitim isteyen, karakter analizi yapan, IQ testi yapan onlarca kurumsal şirket var. Yatırıp sikin yani. Zaten ona bile acaba diyecek binlerce işsiz genç var.
10 yıl önce amcaoğlunu işe aldıran adam şimdi müdür olmuş ve Londra İngilizcesi istiyor benden.
Ya hele bu karakter analizi komple yalan. Bilmiyoruz ya amk hemen elendiniz. Neden ? Ben söyleyeyim; torpilli bir göt vereni aldınız çünkü. Kalkıp bunu da açıklayacak haliniz yok tabi. Elenme nedenini sorunca da karakter analizi.
Şimdi Z kuşağına saçma sapan videolar çekiyor diye kızabiliyor musunuz? Ben kızamıyorum. Şirketlerin elinde madara olacağıma, millete madara olurum deyip aylık 20,30 bin para alıyorlar. Daha genç olsaydık kesinlikle sosyal medya ile yürürdüm diyen birçok arkadaşım var.
Toparlayacak olursam harekete geçin 😊😊 Harekete geçin ama içmeye doğru. 2 kadeh rakı içecek paranız da vardır herhalde.
Hadi eyvallah, sağlıcakla kalın!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder