Herkese merhaba,
Bütün emekçilere ve hayatını çalışmaya adamış ancak hayatını yaşayamamış ve bundan sonra da dünya tersine dönmezse yaşayamayacak olan modern kölelere selam ederim. İçimde bu kadar çalışıp, istediğim hayatı yaşayamamış olmanın verdiği hınç ve istifa edememenin vermiş olduğu buruklukla klavyenin başına oturdum ve içimi dökmeye karar verdim.
İstifa edip, kendi işini kurmayanın-kuramayanın; cesaretsiz, korkak olarak yargılandığı ve giderek insanın kendisinin de bu sıfatı kabullendiği bir dönemde, içimdekileri ya iş yerindekilere haykırarak işsiz kalacaktım ya da bir yerlere dökülecektim.
İş hayatımda yaşadığım bazı trajikomik anıları, tanıştığım insan tiplerini ve beyaz yakanın yaşadığı şatafatlı yaşantıyı (!) anonim olarak burada paylaşarak rahatlamayı umuyorum. Yazılarda beyaz yakaya, mor yaka veya köle diye hitap edebilirim, şaşırmayın. :)
34 yaşındayım ve 18 yaşından beri özel sektördeyim. Kurumsal bir firmada beyaz yakayım. Y kuşağının yaşadığı tüm zorlukları iliklerime kadar yaşamış, yaşayan bir vatandaşım. Emekli olmadan ölürüm diye düşünüyorum.
Bu blogda akıl verme, şunu yaparsan daha iyi olur, buraya başvurursan ilerlersin gibi hiçbir olumlu konuya yer vermeyeceğimi düşünüyorum ki zaten yaklaşık 16 yıla yaklaştığım iş hayatımda mutlu olduğum an sayısı maaş günleri ile sabittir.
Ülkede az da olsa aklı başında kalan kesimin etini kemikten sıyırmaya yemin etmiş işverenlerini, para ödediği için yedi sülalemizi satın aldığını düşünen müşterileri, gece/gündüz demeden müsait olduğumuzu sanan müdür/genel müdürleri ve iş hayatında ne kadar karşılaştığım insan türü varsa kendimce yazacağım, tanımlayacağım.
Ne kadar dikkat edecek olsam da imla hatası yapabilirim, şimdiden kusuruma bakmayın.
Çok ama çok eminim ki, herhangi bir yerde yazdığım bir duruma veya anıya denk gelirseniz, işte bizim orospu çocuğu müdür de bana böyle yapmıştı ya da bu durumun aynısı başıma gelmişti diyeceksiniz.
Gelelim mevzuya; bu yazıda sektörde bana en aptalca gelen olayı döküleceğim, başarıya giden yol eğitimleri.
Kurumsal firma İK'larında bu şekilde departmanlar vardır, herkes bilir. :) EĞİTİM DEPARTMANI!!!
Bu ülkede en gerekli şey eğitim ama belki de binlerce uygulanan eğitim arasında, fakir mor yakaya verilen en gereksiz eğitim de bu zenginlerin veya aşırı tecrübelilerin parayla verdiği saçma sapan eğitimlerdir.
Eminim ki artık başarı hikayelerini okumaktan, dinlemekten gına geldi.
Anladık!
Hepiniz harekete geçtiniz, cesaretliydiniz falan filan... Aptala anlatır gibi bir de 89 yıl öncesinde kalmış tecrübelerinizi, insanlara zenginliğe gidiş yolunuzu anlatmanıza gerek yok.
Hadi siz anlatıp para kazanıyorsunuz, sonuçta zorla anlatan yok. Peki firmalara n'oluyor? Bu insanları alıp karşımıza geçirterek başarı hikayerlerini eğitim diye veriyorlar.
Yüzlerce mail, onlarca iş arasından İK'dan bir mail gelir, eğitim zamanı! Takvime işlenir ki ona rağmen unutulur %100.
Eğitimin başında eğitmen önce danışmanlık şirketinin reklamını yapar, bir kitabının reklamını sonra da çalışılan kurumsal şirketleri anlatır. İşte X firmasında satış 10'du, biz bi gittik, 500 oldu. :)
Biz de hemen; oohhhh burama da eğitim, şurama da eğitim.
Sayın eğitmen tabii; çalışmış, çabalamış, inanılmaz bir tecrübeyle sektörde artık öyle bir noktaya gelmiş ki, sikerim işi gücü biraz da konuşarak para kazanayım demiş ve danışman olmuş. Buraya kadar tamam. Ama dayıcım sen artık 60-65 yaşındasın ve artık her sektör ışık hızıyla ilerliyor. Eskisi gibi 20-25 yılda bir kuşak atlamıyor.
Sayısız kez bu şekilde eğitim aldım. Bir boka yaradığı yok. İmkansız bu ülkede. İddia ediyorum ki imkansız. Niye mi aldım ? Şirkette zorunlu. Niye mi yaramaz, anlatayım.
Yaramaz çünkü müşteri eğitimsiz. Bunu neden kimse anlamıyor? Kurumsal firmalarda çalışan herkese elit gözüyle bakılıyor. Bu firmalarda/şirketlerde daha tuvalet eğitimini almamış binlerce insan var.
Hitap etmeyi, yemek yemeği, mail yazmayı, saygıyı..vb. bilmeyen binlercesi...
Herhangi bir şirkette 50 kişiye bu eğitimi verdiniz diye o şirkette hiçbir şey iyiye gitmez.
Eğitim bütün ana damarlarıyla ve bileşenleriyle birlikte alınırsa bir işe yarar. Beni eğittin diyelim, Müşteri ? Tedarikçiler ? Napıcam amk, ben de onları mı eğiteyim ?
Bugün hizmet sektöründe müşteri olan herkes ama herkes, her şeyi, ışık hızıyla, kaliteli ve ucuz istiyor.
Sen; sabahın 5'inde, 6'sında veya gece 11-12'de şirret bir müşterinin telefonunu açalı belki 10, belki 20 sene oldu. Şimdi kalkmış diyorsun ki, sabah seni aradılar mı, gülümseyerek aç bilmem ne! İflahı sikilmiş bir y kuşağına bunu nasıl tavsiye diye verirsin ?
Suratında meymenet olmayan, bir iş için kök söktüren, geceleri uykuyu haram eden müşteriyle toplantıda karşılaşınca " bugün ne kadar güzelsiniz/yakışıklısınız! " diyecekmişim. Ya hadi bi siktir git!
Şu anda hizmet sektörü çalışanlarının çoğu ancak ve ancak kovulmaycak kadar müşteriye ihtimam gösteriyor ve haklılar.
Diğer bi konu da, bizi bir odaya koyup motivasyon adı altında gruplara ayırarak oyunlar, yarışmalar yaptırırlar. İŞKENCE! Bir sonraki eğitime kadar yüzünü görmeyeceğim kişiyle neden kaynaşayım ? Amaç nedir ?
Derler ki eğitimin başında, " arkadaşlar telefonlarımızı kapatıyoruz". Hani eğitime kendimizi verelim diye. Ne kadar ilginçtir ki bana bu eğitimi zorunlu kılan canım şirketimin departman müdürü arar. Varsa götü yiyen açmasın bakalım. Sayın hocam müdürleri de eğittiniz değil mi ? E açmıyım ben o zaman. :) Ne kadar ironik dimi ?
Kitap yazmış bir iki böyle sektör dinazoru gelir, eğitimin önünde bir-iki test, sonunda bir-iki test, sonra bir sertifika, al sana eğitildin!
1 günün gitti arkadaşım geçiş olsun. Eğitimde olduğun günün işleri de ertesi güne kaldı. Ama üzülme sertifikan var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder